Türkiye’de buğday gerçeği
Türkiye’de buğday gerçeği
ZMO Konya Şube Başkanı Murat Akbulut buğday konusunu ele aldığı bir makale yayımladı. Makale şu şekilde;
‘‘Ülkemizde buğday ekim alanları 10 yılda 9 milyon hektar dan 6,8 milyon hektara düştü. En önemli sebep karlılık nedeniyle özellikle sulu tarımda buğday neredeyse ekilemez boyuta geldi. Şüphesiz dünyanın en önemli temel besin maddesi olan buğdayda dünyaya ihracat yapan ülkeler diğer ülkelerde yapılan üretimleri takip ederek fiyat politikası belirlemektedir. Yaşanan sağlık krizinde yıllık 40 milyon ton buğday ihracatı yapan Rusya hububat ürünü satmayacağını açıklayarak buğday ticaretinde krize derinlik kattı. Türkiye en çok buğday ithalatını Rusya ve Ukrayna’dan yapmaktadır. Türkiye un ticaretinde dünyada birinci, makarna ticaretinde ikinci konumdadır. Yıllık 5,5 milyon ton ekmeklik un, 1 milyon ton makarna ihracatı gerçekleştirmekteyiz.
Rakamlara bakacak olursak;
- Türkiye temel besin maddesi olarak 20 milyon ton buğday ihtiyacı bulunmaktadır.
- 5,5 milyon ton ithal edilen buğday, un ihracatı kendi dinamiklerinde üretemediği buğdayı temin noktasına gidilmektedir.
- 1 milyon ton makarnalık buğday ülkemizin makarna ihracatı için, üretimi verim ve fiyat bağlantılı yeterli olmadığından ithalat neredeyse mecbur durumda.
Hasılı Ülkemiz yıllık ihtiyaç duyduğu 27 milyon ton buğdaya karşılık üretimimin 2020 yılında 19 milyon ton beklenmektedir. Ülkemiz bu üretimi yapmaya iklim ve üretici şartlarına baktığımızda muktedirdir. Ancak karlılık ve dünya ile rekabet edecek fiyat politikası yüzünden buğday üreticisi başka ürünlere kaymış durumda. Ancak bu yıl itibariyle gerek destek miktarındaki artış eğilimi, gerekse açıklanan buğday fiyatlarının olumlu olması önümüzdeki yıl için buğday ekiliş alanlarının artacağını göstermektedir.
Sonbahar ve kış sezonunda buğday arpa fiyatlarının artacağı her yıl olduğu gibi bu yılda beklenmektedir. Ancak üreticilerimizin % 96 kredi borçlusu olması geçtiğimiz iki yılda kuraklık etkisiyle borç ertelemesi ürün bekletmesinde en büyük engeldir. Aslında imkânı olana lisanslı depolar aracılığı ile ürün bekletme desteklenmekte ancak üreticimizin hemen hemen tamamının ürünü bekletecek takati yoktur.
Geçen yıl yapılan 9 milyon ton ithalatta ortalama 1500 TL/ton fiyatla satın alınan buğday 1200 TL/ton bandında işlem görmüştür. Üretemediğimiz kadar dünya fiyatlarında artış yükselmektedir. 8 yıldır ton başına verilen 50 TL'lik destek 2019 yılında 100 Tl ye çıkarılmıştır. Bu yükseliş olumlu karşılanmakla birlikte, desteklerin önce 250 TL ye, sonra 350 TL ye çıkartılması buğdayda ithalat yerine önce kendine yetebilirlik sonra ihracatın konuşulacağı çözüm yollarındandır. 2009 yılından bu yana dillendirilen 1 Ocak 2018 tarihinden sonra fiilen başlayan fakat uygulanmayan havza bazlı destekleme programı hayata geçerse ülkemizin arz talep ve ticaret dengelerine göre tarımda bir dirilişin başlangıcı olacaktır.
Tüketiciyi korumanın, üreticiyi korumadan geçtiği daima göz önünde bulundurulmalıdır
Arz güvenliğinin olmadığı bir ortamda tüketicinin korunmasından ve gıda güvenliğinden bahsedilmesi işin edebi yanıdır. Tüm bu sebeplerle tüketiciyi ve üreticiyi koruma rolünün dengelenmesi ve psikolojik sınırların ötesinde gerçekçi yaklaşımlar ortaya konulması daha gerçekçi olacaktır.
Buğdaya verilen ve yıllardır aynı kalan 5 krş’luk desteğin 10 krş’a çıkarılması yaklaşımı önemlidir. Ancak üreticide hissedilir bir etki oluşturması için bu rakamın en az 20-25 krş’a yükseltilmesi elzemdir. Kime göre; tarım camiasına göre. Ayrıca yağışa dayalı, kuru tarım koşullarında (nadas-iki yılda bir ürün alınması) üretim yapan Orta Anadolu ve geçit bölgelerinin bu alanlarında ürün desteği yanında, alan desteği de verilmesi dezavantajlı bu bölgelerde buğday üretiminin sürdürülebilirliği açısından hayati bir gerekliliktir.
İklim değişiklikleri, küresel ısınma tüm bitkisel üretimde olduğu gibi çoğunluğu kıraç alanlarda ekilen hububat üretiminde riskleri daha çok arttırmaktadır. Sürdürülebilirlik ve gıda güvenliğini tehdit edici boyutların ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Sözün özü; “tarımın ihmali dışa bağımlılıktır”. 3. Tarım şurasının özetinde, “Gıda güvenliğinin en az Milli Güvenlik kadar önemlidir” vurgusu, “Temel gıda ürünlerinde dışa bağımlı olmak en az Savunma sanayiinde dışa bağımlı olmak kadar tehlikelidir.” tespitinden yola çıkarak ekmeğimize sahip çıkalım.
Bir de çiftçi gözüyle bakalım, ithalatla başka ülkelerin çiftçilerini destekleyeceğimize, kendi çiftçimizi destekleyelim. Havza bazlı ürün destekleme modelini biran önce hayata geçirelim de, çiftçimiz ne ekeceğim telaşı yerine fiyatı önceden belli olan ürününde daha kaliteli ve daha fazla nasıl üretirim telaşına düşsün.’’







0 Yorum