15.10.2024Şanlıurfa'da 12 bin yıllık mutfak kültürü gün yüzüne çıkıyor
Şanlıurfa’da yürütülen arkeolojik kazılarda, 12 bin yıl öncesine dayanan beslenme alışkanlıklarına dair heyecan verici keşifler yapıldı.
Taş Tepeler Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Necmi Karul, özellikle Karahantepe’de elde edilen bulguların, insanlık tarihinin en eski mutfak sırlarını açığa çıkardığını açıkladı.
ANTİK DÖNEMİN SOFRALARI: TAŞLAR, TOHUMLAR VE KEMİKLER
Şanlıurfa Valiliği’nin öncülük ettiği Gastronomi Projesi kapsamında incelenen bu bulgular, sadece bir kazı çalışmasının ötesine geçerek, insanlık tarihinin mutfak yolculuğunu aydınlatıyor.
Karahantepe’de yapılan kazılarda, odalara benzeyen yapıların yanı sıra, öğütme taşları, el taşları ve çeşitli bitki kalıntıları bulundu. Bu buluntular, 12 bin yıl önceki insanların sadece hayatta kalma değil, aynı zamanda beslenme alışkanlıklarını nasıl şekillendirdiklerine dair önemli ipuçları sunuyor. Farklı hayvan türlerine ait kemik parçaları da bu eski mutfaklarda etin önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Prof. Karul, bu buluntuların, yerleşik yaşama geçiş sürecindeki insanların çevrelerindeki doğal kaynakları nasıl kullandıklarını ve bu kaynaklarla nasıl bir mutfak kültürü geliştirdiklerini ortaya koyduğunu belirtti.
YERLEŞİK HAYATA GEÇİŞ VE BUĞDAYIN İLK EVCİLLEŞTİRİLMESİ
Göbeklitepe ve çevresindeki kazılar, sadece dini ve kültürel bir merkez olmanın ötesinde, tarım devriminin ilk adımlarının da bu topraklarda atıldığını gösteriyordu. Prof. Dr. Necmi Karul’un aktardığına göre, Göbeklitepe kazılarında buğdayın ilk kez tarımda kullanıldığına dair bulgulara ulaşıldı. “Bu coğrafya, buğdayın anavatanı. Yabani buğday burada yetişiyor ve insanların yerleşik hayata geçmesiyle birlikte tarımın başladığı yer olarak dikkat çekiyor.” diyen Karul, Şanlıurfa’nın tarım tarihindeki öncü rolüne dikkat çekti.
GASTRONOMİ PROJESİ İLE NEOLİTİK SOFRALARIN İZİNDE
Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak, Gastronomi Projesi’nin amacının sadece arkeolojik buluntuları ortaya çıkarmak değil, aynı zamanda bölgenin Neolitik Çağ’dan günümüze uzanan mutfak kültürünü keşfetmek olduğunu vurguladı. Şıldak, “Şanlıurfa, bilinen en eski yapılara ev sahipliği yapıyor. Bu yapılar sadece mimari değil, aynı zamanda dönemin mutfak kültürüne dair de önemli bilgiler sunuyor.” dedi. Elde edilen verilerin Şanlıurfa’nın yalnızca tarihsel açıdan değil, gastronomi açısından da dünya çapında bir öneme sahip olduğunu gözler önüne serdiğini belirten Şıldak, kazı sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılacağını açıkladı.
ARKEOLOJİ İLE GEÇMİŞİN SOFRALARINA YOLCULUK
Kazı çalışmaları, sadece tarihsel olayları değil, aynı zamanda bu coğrafyada yaşamış insanların günlük hayatına ve beslenme biçimlerine dair derin bir anlayış kazandırıyor. Şanlıurfa’da ortaya çıkan bulgular, tarih boyunca mutfakların nasıl evrildiğini ve insanlık kültürünün temel taşlarından biri olan gıdanın nasıl şekillendiğini anlatıyor. Bölgedeki kazılar, Şanlıurfa’nın mutfak kültürünün tarihsel izlerini sürerken, modern gastronomi anlayışımıza da ilham veriyor.
Arkeologlar ve tarihçiler, Taş Tepeler’deki kazıların daha fazla gizemi aydınlatacağını ve insanlık tarihinin en kadim sofralarına dair daha fazla bilgi sağlayacağını umut ediyor. Kazılar devam ettikçe, hem Şanlıurfa’nın hem de insanlık tarihinin zengin gastronomik geçmişi daha da detaylanacak.